Synthesizer Meraklıları Röportajları – Tunç Çakır

Tunç ÇakırSynthesizer Meraklıları Röportajları’nın bu seferki konuğu Synthesizer doğaçlama videolarını bir süredir Facebook sayfamızda sık sık paylaştığımız Tunç Çakır

Bize kısaca kendinizden bahseder misininiz ?

Müzisyenim, perküsyon, vibraphone, davul, synthesizer çalıyorum. Prodüksiyonlar yapıyorum. Şu an “Bir Gün Bir Adam” isimli grubum var. Bir grup müziği B.G.B.A. ve bir albüm kaydettik, yakın zaman içinde. Akustik, jazz tadında bir müzik diyebilirim. Ekipte vibrafon, perküsyon ve synthesizer çalıyorum. 1 ay içinde falan çıkacak albüm. Çok nadir olsa da  konserlerimiz oluyor. Yine bu ekiple “İzole” isimli Tan Temel ve Sernaz Demirel’in koreografisini yaptığı modern dans gösterisinin müziklerini de yaptık ve çaldık gösterilerinde. Bu projede daha modern veya elektronik müziklerde vardı. 4 senedir Gökhan Türkmen ile çalışıyorum. Sahnesinde perküsyon çalıyor, altyapıları yürütüyorum.2014 yılında çıkan “En Baştan’ albümünde ekip olarak prodüksiyonunu yaptık ve albümde bir aranjem ve bir remixim var. Ayrıca davul ve perküsyon çaldım tüm albümde. Synthesizer ve davul programlaması yaptım. Tarkan ile çalışıyorum. Konserlerinde perküsyon çalıyorum 3 sene kadar oldu. Bora Uzer ile uzun zamandır çalışıyoruz. Hatta Kagroove döneminde de bir süre perküsyon çaldım. Bora’nın ekibinde de davul çalıyorum. Geçtiğimiz dönemde 2009-2010 arası “Nada “‘nın albüm prodüktörlüğünü yaptım ve ekipte konserlerinde ve albümde davul çaldım. 2014-2016 arası Gevende ile çaldım. Synthesizer ve drum machine çalıyordum. Bir çok konser çaldık beraber. St.Antuan’da ki konserimiz bir live albüme dönüştü. “Puka” diye bir gurubum vardı orada synthesizer ve davul çalıyordum. Yine bir grup müziği idi. Ediz Hafızoğlu’nun Nazdırave albümünde produce ettiğim 2 tane şarkım var. Özelikle biri bayağı elektronik kafada… Synthesizer drum machine programladım. Akustik enstrümanlara çeşitli prosesing’ler, editler falan yaptım. Ege Çubukçu ve Grogi nin yeni albümlerinde yaptığım prodüksiyonlar var.Grogi için 2 şarkı, Ege’nin albümünde de 5 şarkı falan olacak yaptığım. Onlarda bu ara yayınlanacaklar.

Tunç Çakır 1

Müzik ile ilgilenmeye nasıl başladınız?

Dayımın Casio marka bir orgu vardı. İlk enstrümanım o oldu. Kırklareli’nde yaşıyorduk. Reha Doğruöz diye bir hocam vardı. İlk müzik öğretmenim… Piyano dersi almaya başladım. İlk başlarda bir oyun gibiydi. Aslında halada öyle. Konu çalmaya geldimi insan çocuk gibi hissediyor 🙂 Bu hissi kaybetmemek önemli sanırım. Müzik denen şey zamanla bir tutkuya dönüştü benim için. Hayatımda vazgeçemediğim bir hal almaya başlamıştı. Aileler genelde çocuklarının öyle müzisyen falan olmasını istemezler. Bu konuyu çeşitli sebeplerden dolayı hem anlayabiliyorum hem de anlayamıyorum .Bu devirde bu ülkede müzisyen olarak para kazanmak ayakta kalabilmek çok zor. Oldukça derin bir konu bu. Ailem bana bu konuda her zaman sonuna kadar çok destek oldular. İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik Bölümü sınavını kazanınca İstanbul’a taşındık. Okulda vurmalı çalgılar üzerine bir dönem başladı. Okula girince olayın boyutu değişti benim için. İlk piyanomu babam ile o dönem aldık. Okulda daha çok trampet, xylophone, timpani falan çalıyorduk. Yardımcı piyano dersleri vardı. Solfej filan gibi derslerede yardımcı olması açısından önemliydi piyano dersi. Solfej filan gibi derslere de yardımcı olması açısından önemliydi piyano dersi. Okulda çok müzik dinlemeye acayip müzikle dolu bir ortamın içinde kafam çok değişti tabiki. İstanbul’unda etkisi konserler, festivaller filan derken… Bu dönemimde çok müzik dinledim, izledim. Klasik müzik olsun onun yani sıra elektronik müzik, rock, jazz,hip pop … Lisedeyken latin perküsyon, davul, vibraphone gibi enstrümanlara daha cok jazz, rock, elektronik müzik gibi müziklerle uğraşmaya, öğrenmeye, araştırmaya başladım ve klüplerde gruplarla profesyonel olarak çalmaya başladım. Klasik müzik olsun onun yani sıra elektronik müzik, rock, jazz,hip pop … Lisedeyken latin perküsyon, davul, vibraphone gibi enstrümanlara daha çok jazz, rock, elektronik müzik gibi müziklerle uğraşmaya, öğrenmeye, araştırmaya başladım ve kulüplerde gruplarla profesyonel olarak çalmaya başladım. Bu dönemde dışarıdan davul perküsyon, armoni ve bigband aranjman dersleri aldım. Bir çok grupla müzisyenle çalıştım. Bugünlere kadar geldi.

Şu anda sahip olduğunuz synthesizer’lardan bahseder misiniz?

Kendi oluşturduğum Eurorack formatında Modüler bir synthesizer sistemim var. İçinde Doepfer,Pittsburgh Modular,Make Noise,Mutable Instruments,Circuit Abbey modülleri var. Elektron Machine Drum SPS-1UW, Accsess Virus B, Korg Microkorg, Arp Oddysey diğer synthesizer’larım. Şu ana kadar prodüksiyonlarda kullandığım, arkadaşlarımdan her zaman alabildiğim stüdyoya gelip giden Moog Voyager,Moog Sub37, Mutable IInstrumentsın başka modüleri,Verbos Modular,The Haverstman,Roland Sh-9,Moog Opus 3,Nord Stage gibi enstrümanlarda var. Bu aletleri de bayağı birçok kullanıyorum diyebilirim.

Tunç Çakır Stüdyo

İlk Synthesizer’ınız?

İlk synthesizer aslında daha öncede anlattığım müziğe ilk başladığım Casio marka orgum. Modelini hatırlayamıyorum. Dayım onu kullanmıyordu ve bana vermişti.5 sene falan o aletle vakit geçirdim arada başka aletlerim de oldu yine org tarzı. Ama ilk analog tadındaki bol koludüğmeli  elektronik müzik yapmak için aldığım ilk synth, Accsess Virus B idi. Ondan sonra kafam çok değişti zaten. İlk analog deneyimimde Moog Voyager ile yaşadım. O aletle vakit geçirdiğim o 2 ay çok değerlidir benim için.

En favori synthesizer’ınız?

Kesinlikle Custom Modular.Tek başına davullardan synthlere her türlü işimi çok rahatlıkla görüyor. Onun kombinasyonları çok çok geniş. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim. Her aletin tadı lezzeti, müzikteki durdukları yerler, hepsi farklı farklı. Bu enstrümanların kendilerine has karşılaştırılamayacak bir karakterleri var. Müzik yaparken bu çeşitlilik önemli oluyor.

Sahip olmadığınız ama olmak istediğiniz synthesizer?

En basta Buchla demek istiyorum. Buchla 200e System 5 mesela;)

Analog mu? dijital mi ?

Çok uzun ve derin bir konu bu. Kısaca gördüğüm kadarını açıklayayım. Sanırım ikisinin de çok avantajlı olduğu yada iyi tınladığı noktalar var. Günümüzde bu iki teknolojinin bir arada olduğu tasarımlarda çok çok görmeye başladık gibi düşünüyorum. Dijitalin kalitesi bugün analogla farkı neredeyse anlaşılamayacak bir noktada. Analog hala çok daha insan kulağına estetik tınlıyor ama bir o kadarda zahmetli.Granular osilatorler artık analog modüler racklerinde bulunabiliyor.Save edilen devreler synthler yad çok iyi dsp reveb pedalları üretildi. Aslında Modular de kablo ile patch yapmak bilgisayarla mouse ile kablo takmaktan daha hızlı, kolay ve keyifli.Analogta bir sisteminiz varsa kısa zamanda keyifli organik bir ses almak çok daha kolay. Modular de synth’te bir enstrüman ve onu tanıyorsunuz zamanla.Huyunu,davranışlarını,karakterini öğreniyorsunuz. Bir sistem oturtuyorsunuz onun karakterine göre kafanızdaki müziğe göre. Ama Analog aletle sahnede, konserde bir patch değiştirmekte ayrı bir olay. Akordu falan her şeyiyle aslında çok stabil değil analog aletler. Her ne kadar Moog Voyager gibi çok mükemmel çalışan tasarımlar yapılmış olsa da dijitaller ile karşılaştırdığımızda hala dijitaller inanılmaz köşeli ve daha stabiller her konuda. Çok daha net davranışlar sergiliyorlar. Bu bir avantaj ama bir o kadarda bu stabil ses yada oscler için işte insanların ‘ne kadar çiğ sesi var’ dediği bir algıya da neden oluyor. Analog bu kadar stabil olmadığı içinde armonikleri bu kadar zengin duyuluyor. İnsan kulağına sanırım böyle sesler çok daha organik tınlıyor. Yine de söylüyorum dijital osilatörler ilede şarkılarda çok iyi sound edebiliyor. Çok parlak sıkı bir sound’u olabiliyor. Yerine göre tercih meselesi.

Modüler Synthesizer desek ?

Özgürlük… Kalibrasyon ayarlarından, modülleri birbirleriyle farklı kombinasyonlarda kullanabilme durumu, üretilen devrelerin çeşitliliği, neredeyse her knob’un her devrenin voltage cotrollerinin bulunması ses tasarımı konusunda mükemmel bir özgürlük ve yaratıcılık için bir alan sunuyor. Sanırım modüler ile tanıştığımdan beri beni en heyecanlandıran şey bu diyebilirim.

Synthesizer kahramanınız?

Sadece bir kişiyi sayamam sanırım. Autechre, Ludowic, Christian Wallumrod, Squarepusher, Richard Devine, Trent Reznor(NIN), Alessandro Cortini(NIN), Adrian Utley(Portishead), Soulwax, Goldfrapp, Depeche Mode gibi isimler sayabilirim. Daha çok var tabi. Son dönemde dinlediğim ilk aklıma gelenler bunlar oldu.

En beğendiğiniz  parça  ,  synthesizer riff ve ya solo?

Son bir senedir çok etkilendiğim, her gün açıp dinlediğim Ludowic’in “A Blinding Light Moment” isimli albümünde bir şarkı var. Adi “The Only Green Light”.  Son zamanlarda en etkilendiğim şarkı diyebilirim.

Türkiye’de synthesizer?

Şimdi hepimizin de bildiği gibi 80’lerden sonra özelikle 90’larda ilgi biraz daha azalmış. Tüm dünyada böyle. Yeni üretilen dijital aletler daha küçük, belli noktalarda daha özgür vs. gibi özelikleri oldukları için çok ilgi görmüş ve insanlar eski synth modüllerini, drum machine tr-808 leri 200-300 dolarlara elinden çıkarıyormuş. Son 10 senedir analog synthlere ilgi tekrar geri geldi. Ciddi bir artış gösterdi. Ebay’de yada sahibinden.com da vintage enstrüman satışları da ve fiyatları da arttı. Bir sürü yeni firma ve yeni ürünler çıktı. Eski aletler eski tasarımlar günümüz teknolojisi ile yeniden yapıldı. Arp Odyssey, Korg Ms-20, Propet 6 falan gibi. Modüler de Polyvoks clone’ları sıkça görüyorum.. Eurorack formatı modüler synthesizer’ide çok ünlü yaptı. Emde hiç olmadığı kadar çok. Türkiye’ye yine bazı şeyler, yenilikler hep geç geliyor nedense. Türkiye’de tatbiki çok çok iyi sayabileceğimiz tuşlu enstrümanlar çalan müzisyenler var. Synthesizer kullanan bir sürü producer yada müzisyen var. Hardware kullanan, tercih edenlerin sayısı oldukça az gibi duruyor. Daha çok workstation tarzı yada Virus, Nordlead gibi aletlerin tercih edildiğini görüyorum.. Özellikle daha çok sahne için. Analog alet tercih edenlerin sayısı çok az. Tabiki birilerinde analog synth.’lerde modüler synth setuplarıda gördüm. Yok değil. Sektörde plug in kullanımı da çok yaygın. Televizyonda çalan pek çok müzik bu şekilde. Sonuçta hammaond, piyano, rhodes yada synthesizer bence hepsi başka başka kafalarda enstrümanlar. Bence iyi bir şeyler yapmak için her biri ayrı ayrı çok emek istiyor. EDM tarzındaki müziklerden bazı stiller çok çok popüler olsa da Avrupa yada diğer ülkelere göre bizim ülkemizde çeşitliliğin az olduğunu düşünüyorum. EDM dışındaki tüm elektronik müzik tarzlarını yapan gruplar da, dinleyicisi de çok az seviyede. Bence bu yüzden biraz yavaş gelişiyor yada gelişemiyor yaygınlaşamıyor yeterince. Analog synthlerle performans yapan birini izleme ihtimali oldukça düşük. Gerçekten synthesizerle yakından ilgilenen insanların sayısı gerçekten çok az. Sound desing’e yada programming e kafayı takmış insanlar yok denilebilecek kadar az. Presetler kullanıcının çok daha hoşuna gidiyor ve insanların kolayına geliyor. Bu isi elektronik devreler ile yapan yada yeni algoritmalar yazıp yapan, şarkıya özel şarkıya en uyan hizmet eden patch i yapmaya çalışan patch ede aranjman yapma kafasıyla yaklaşan insanlar az gerçekten. Ben son derece müziğe ve PureData’da olsa Max’ta olsa plug in yada dijital synth de olsa yapılan şeylere çok büyük saygım var. Bence amaç müzik yapmak ise, benim için müzik ön plandadır. Ama elektronik müzikte ekipmanda önemli, onlardan nasıl bir ses çıkardığın, nasıl bir melodiye ne karakterde bir ses yaptığında, bu aletlerdeki sesleri organik ve müzikal bir biçimde işleyebilmektir elektronik müzik. Bence bir enstrümandır modüler synthesizer. Bu sene modüler ile de ilgilenenlerin sayısı artmaya başladı sanki. İnsanlar merak ediyorlar. Takip ediyorlar firmaları, ürünleri. Bence bir şeyler değişmeye de devam edecek. Daha iyi olacaktır diye ümit ediyorum. Daha çok müzik üretilecektir.

“Modul’ Projenizden bahseder misiniz ?

Modul kavramı aslında bir projenin adı değildi. Soundcloud yada yada youtube ta paylaştığım, arkadaşlarla yada tek başıma yaptığım basit kayıtlar, takılmaca jamsession tadında videolara yada tracklere verdiğim isimdi. Baştan jam1, jam2 gibi yazıyordum. Sonra modüler ile birlikte modul1 modul2 diye yazsam mı diye düşündüm. Yani bir projenin adı değildi. Aslında Ssg yada Chaos’u çaldığımda da böyle bir albüm olur düşüncesi yoktu kafamda.Ama şu an baktığımda elimdeki şarkılardan 5 tanesini düzenleyip kaydetmeye ve Voltage Controlled Music(VCM) isimli bir albüm yapmaya karar verdim. Albüm zannediyorum en geç bu yaz sürecinde biticek.Şarkılar bitince canlı olarakda albümün performansları olmasını istiyorum. İsteyenler https://www.facebook.com/tunccakir/  beni takip edebilirler.

http://tunccakir.wix.com/music
http://www.facebook.com/tunccakir
http://www.soundcloud.com/tunccakir

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.