Synthesizer Meraklıları Röportajlarının bu seferki konuğu yaptığı kendin yap edavatlar ve Türkiye’de az bilinen Circuit Bending’in tanıtılması ve yayılması ilginç planları olan Benoit Gilles.
Bize kısaca kendinizden bahseder misininiz?
Ben Fransızım ve 1982 yılında Fransa’nın Poitiers şehrinde doğdum. Hem elektrik hem de ses (görsel-işitsel programlar için) mühendisliği mezunuyum. 2011 yılında Türk olan eşim ile evlenip, 2012’de İstanbul’a taşınma kararı aldım. Buraya Aralık 2012’de geldim ve şu anda bir Türk Fransız lisesinde ses ve görüntü sorumlusu olarak çalışıyorum. Bu lisede bütün eşyalarımın , alet edevatlarımın olduğu bir stüdyom var. Son ve en önemli nokta olarak, 13 aylık bir erkek çocuk sahibi gururlu babayım.
Müzik ile ilgilenmeye nasıl başladınız?
Müzikle ilgilenmeye ortak okulda iken başladım. Orta okul birinci sınıfta iken elektronik dans müziğini keşfettim ve ondan sonra her şey çok hızlı gelişti. O sıralar Ice MC, Corona, Cappella, Masterboy gibi Avrupalı dance music grupların zamanıydı. Bu grupların hepsini dinliyordum çünkü hepsi synthesizer kullanıyordu ve bu beni çok etkiledi. Bu müzik tarzını nasıl yaptıklarını bilmiyordum ama bana çok iyi geliyordu. Orta okul’un ilk iki senesi sadece bu tarz müzikleri vardı benim için ve hayatım müzik açısından en önemli yılı olan 1996’a gelmiştik. Bir gün bir arkadaşım bana ‘goa trance’ tarzında CD’sini ödünç vermişti. Bu CD’yi dinledim ve beni büyüledi. İlk defa bu kadar farklı bir tarz dinliyordum, synthesizer’ın farklı bir kullanımı, her yerde efektler, filtreler, 303’ün sesleri (dans müziğinde kullanılmamış olan, popüler dans müzikleri için fazla ‘underground’), bu çılgın sequenceler… Bu noktadan sonra ciddi anlamda elektronik müzik dünyasıyla ve alet edevatıyla ilgilenmeye başladım. Synthesizer’lar, davul makineleri, efektler ve stüdyolarla ilgili dergiler okumaya başladım. Hatta özel bir sayı hatırlıyorum sadece nostaljik analog synthesizer’larla ilgili olan. Moog the Source, Yamaha CS15, Oberheim OB-1, ARP 2500, Roland Juno 60 ile ilgili makaleler vardı. O kadar sık okuyordum ki makalelerden bazı cümleleri hatırlıyorum 🙂 ! İşin komik yanı bu aletlerin nasıl ses çıkarttıklarını bilmiyordum, internet yok tabi zamanında bu sebeple sadece resimlerden ve açıklamalardan bu makinelerin muhteşem olduğunu hissediyordum. Roland MC 303 groovebox’ımı 1996 senesinde almıştım, her şey bununla başladı. Bir yıl sonra ilk analog synthesizer’ım (Novation Super Bass Station), akabinde mikserim, multi-effect’im…
Şu anda sahip olduğunuz synthesizer’lardan bahseder misiniz?
Aslına bakarsanız bir taraftan gerçek synthesizer’larım var, diğer taraftan da benim için çok pozitif bir isim olan ‘gereksiz çöp’ olarak adlandırdığım birçok malzemem var.
Gerçek synthesizer’larım Novation Super Bass Station, Roland Juno 6, Roland JX3P, Waldorf Microwave XT, Clavia Nord Lead 2X ve Casio HT3000.
Bir yerden de eski Yamaha ve Casio’nun çocuk orgları ailesi, ‘gereksiz çöplerim’. Gururla sıraladığım bu modellere sahip olduğumu söyleyebilirim: Casio MT-65 (ama analog davul makinesine dönüştürülmüş), Casio MT-800, Casio MT-540 (circuit bent), Casio MT-25, Casio PT-82, Casio PT-31 (modifiye edilmiş), Casio PT-20, Casio SK1 (Lo-fi örnekleyici), Yamaha PSS-470, Yamaha PSS-380 (circuit bent), Yamaha PSS-390, Yamaha PSS-790 (3 tane) ve Yamaha PSR-4500. Ayrıca çalışmayan bir tane Casio MT-100’üm var ve çok nadir bulunan Casio PT7’im var ancak bunun da tamir edilmesi gerekiyor. Ufak modifikasyonlar yapılmış bir tane İtalyan Welson Gipsy organ bulabilirsiniz.
3 tane groovebox’ım var: Roland MC303, Korg ERMKII ve Quasimidi Rave O Lution 309. Ayrıca çok işime yarayan bir tane de Korg Microsampler’ım var.
Son zamanlarda üzerinde çalıştığım elektronik modifiye çalışmam : Super Monotron Delay. Bu yeni özellikler eklenmiş 2 oktav klavyeye dönüştürülmüş bir Korg Monotron Delay ve son olarak analog davul makineleri: Acetone FR-2L (modifiye), türk analog Booster (70’lerden ve modifiyeli), türk analog Booster BRX 12, türk analog Atak Special Rythm Player. Efektler için özellikle ilgi çekici bir şeylerim yok, sadece çok havalı bir tane Telefunken Echomixer (spring reverb) ve bir tane Korg GR1 (gated spring reverb). Ayrıca birkaç tane gitar pedalım var: MXR, Sansamp, Joyo, Electro Harmonix, Aria Pro II, hepsi bit pazarından!
İlk Synthesizer’ınız?
İlk klavyem Casio CTK-650 (ev klavyesi) idi, ama ilk synthesizerım bir Roland JV-35.
En favori synthesizer’ınız?
Favori bir synthesizer’ım yok. Tek bildiğim favori synthesizerlarımın hep 2000’den öncekiler olduğu. 2000 sonrası ile büyük bir problemim var, benim durumumda bu durum psikolojik haha… : ) Sanırım 90’lar da ki duygusal şoktan ileri geliyor, etkisinden kurtulamıyorum. Ama ben böyle de mutluyum!
Sahip olmadığınız ama olmak istediğiniz synthesizer?
Size bir anekdot anlatacağım. Quench’in (1993)‘Dreams’ adında çok popüler bir hit parçası var, Trance tarihinin ilk parçası olarak kabul edilen. Bu parçada benim için dünya üzerinde olabilecek en güzel syntesizer melodisi mevcut (ana müzik). Bu kadar muhteşem bir müziği yaratmak için hangi synthesizer’ın kullanıldığını hep merak etmişimdir. Ve bu yıl, Quench’te ki adamın adını buldum, Avustralyalı bir adam ve Facebook’tan araştırdım. Pek kolay olmadı ama buldum, ekleme talebi gönderdim… ve kabul etti! Akabinde ‘dreams’ ile ilgili hikayemi anlattığım ve merakımı aktardığım bir mesaj yazdım… Cevapladı.. ve cevap… Roland MKS-80 !!! Bana inanın, bu çok önemli bir bilgi!
Analog mu? dijital mi?
İkisini de seviyorum aslında. Neden analog sevdiğimi tartışmayacağım, herkes milyonlarca defa sebeplerini yazdı; ama size hangi tip dijital sevdiğimden bahsedebilirim. Önceden de bildiğiniz gibi, benim eski Casio ve Yamaha klavyelerinden oluşan bir koleksiyonum var. Bütün Yamahalarım dijital (ama daha eski analog Yamaha ev orgları da bulabilirsiniz) ve Casio’larım tam bir canavar. Bazılarının %100 analog davul özelliği var ve canavar gibi melodi ve ses üretiyorlar. Açıkçası eski dijital bana analog gibi geliyor. Gerçekte analog değiller, ama bana aynı hissettiriyorlar, çünkü analogun asıl hedefi gerçek enstrümanları taklit etmek. Bu ucuz dijital klavyelerin de hedefi gerçek enstrümanları taklit etmek ve bunu analogdan daha iyi yapıyorlar ama çok ucuz bir taklit. Sonuçta kendileri de amaçlarında başarısız oluyorlar ama ben bu ucuz taraflarını seviyorum. İkincisi FM’i çok seviyorum. Bu gerçekten çok güçlü bir sentezleme yöntemi, bunla yapılacak çok şey var. Bir adet Yamaha PSS-380’im ve ve bir de Yamaha PSS-390’im var ve ikisinin de FM operatörü var. Bana bir Minimoog verin, bu oyuncaklardan aldığımdan daha fazla keyif almam, tam bir canavarlar. Bir tanesini circuit bent ettim ve çok eğlenceliydi. Bu da bizi circuit bending konusuna getirir ki, bu bana çok yeni bir şey, özellikle elimdeki bu aletleri modifiye ettiğim ve daha önce onları hiç circuit bend etmediğimi var sayarsak. (tamamı ile farklı şeyler)
Modüler Synthesizer desek?
Önceki Röportajlarınızdan biri olan “Men With A Plan” ile aynı şekilde düşünüyorum. Hatırlıyorum, 90’larda çok underground idi, kimse veya neredeyse kimse bunları kullanmazdı. Ve şimdi, 2010’dan beri, herkes modüler istiyor. Herkesin analog istediği, dijitalin küfür sayıldığı bir dönem vardı, simdi de analog arayışı modüler arayışına döndü. Modülerde büyük bir moda etkisi var, bunu inkar edemeyiz. Modülerler abartılmış cihazlar değil, aslında inanılmaz şekilde güçlü cihazlar, bunlar sıra dışı sesler üretmek için yapılmış sıra dışı cihazlar aynı zamanda. Eğer sadece 101 tarzı bas sequence’i üretmek için modüler sahibi iseniz, bu gerçekten yazık çünkü bunun için sıradan bir analog cihaz alarak tasarruf edebilirsiniz. Ama acayip çılgın davullar veya FX icin modülerle net bir şekilde birinci sınıf tercihlerdir. Bunu derken, benim modülerler üzerinde özellikle bir ilgim olmadığını da belirtmek isterim.Delice değil mi? Birincisi, (neredeyse hiç masrafı olmayan) circuit bending ve modifiye cihazlar ile aynı ilginç sesleri üreteceğimi biliyorken, bunlara para harcamak istemem. Ve ikincisi, her yer kablo içinde, hiç bir sey göremiyorsunuz ve bu beni çok rahatsız ediyor.
Synthesizer kahramanınız?
Bugünlerde bir synthesizer kahramanım yok. Eskiden Jean Michel Jarre’i çok severdim, bir de Kebu diye biri var, benim fikrime göre çok başarılı eski usul elektronik müzik yapıyor. Çok fazla müzik dinlemiyorum açık söylemek gerekirse, sadece 70’ler, 80’ler ve 90’ları sevdiğimi biliyorum.
En beğendiğiniz parça, synthesizer riff veya solo?
Quench’in ‘Dreams’ parçasındaki riff tabiki ve muhtemelen Jean Michel Jarre’ın Equinoxe parçasındaki sıralanmış sesler.
https://www.youtube.com/watch?v=xlO7SKe_wBw
Türkiye’de synthesizer?
Burada sadece 5 buçuk yıldır yaşıyorum, o yüzden tarafsız bir cevap veremem, ama hissetiğim şu ki bu ülkede fazla synthesizer meraklısı yok, burada donanım meraklılarından bahsediyorum. Ve ekipman fiyatlarını da görünce, ki çok korkutucular, burada eski tarz elektronik müzik yapmanın gerçekten bir lüks olduğunu görüyorum. Müzik dükkanlarına bir kuruş vermiyorum, her şeyi ikinci el alıyoum, tercihen bit pazarlarından. Deneyimlerime göre buradaki mantalite bu değil, büyük çoğunluk yeni ürün alıyor, bu da modern ekipman demek. Fransa’da sayısız modifiyeci, circuit bendçi, klasik synthesizer, davul makinaları sahibi insan ve elektronik ses uzmanları var.Bir taraftan kendimi elektronik müzik ve enstrümanlar üretme konusunda biraz yalnız hissediyorum. öte yandan da şanslı sayılırım çünkü kimsenin istemediği tonlarca ekipman, parça bulabiliyorum. Aslında İstanbul’da bir çok elektronik müzisyen var ama çoğunluğunun modern bir yaklaşımı var ve ben gelenekçi , hatta takıntılı bir gelenekçi olduğum için, bu modernlik pek benim tarzım değil. Hahahaha!
Projelerinizden bahseder misiniz?
Canlı performanslar ve Modifiye ve Circuit Bending çalışma atölyeleri düzenlemek istiyorum. Çünkü ilgilenenlere masraf yapmadan muhteşem sesler yaratabileceklerini göstermek istiyorum…
https://www.facebook.com/Musicwithmachines/
Cevaplarınızın bir bölümünde Circuit Bending ve Modifiyeden çokca bahsettiniz. Circuit Bending nedir ? Okuyucularımıza bu konu hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz ?
Circuit Bending amaçlarının dışında sesler elde etmek için ucuz enstrümanları bend edilmesi yöntemine deniyor. Ucuz orglar,klavyeler,efektler,gitar pedalları,oyuncaklar ve ritm makinaları gibi cihazlar olabilir. Üstüne basa basa belirtmek isterim ki bu yöntemin özü ucuz cihazlardan geçiyor.İlginç sesler çıkarması için yüksek meblağlar ödeyerek aldığınız bir cihazla böyle bir şey denemek istemezsiniz, çünkü yazık olur. Ucuza aldığınız basit ya da eski cihazlar bend etmek için çok daha uygunlar çünkü bu yöntemin sonucu olarak cihazı kullanılmaz hale getirmek çok olası 🙂 İnanın ki bu başınıza geliyor. Bu yüzden circuit bending çok underground bir tarz olarak kalıyor.
Bunu derken, belirtmeliyim ki ben daha cok circuit bending’in modding tarafına meyilliyim. Circuit bending ile modding arasındaki farkları aciklamaya denersem, circuit bending dijital teknoloji ve modding ise analog teknoloji ile bağlantılıdır diyebilirim. Ancak bu kadar da basit değil, iki yöntem arasında bariz bir etkileşim var ve içinde hem circuit bending hem de modifiye olan bir şey yaratabilirsiniz. Eklemek gerekirse, dijital devreler arasında daha önce planlanmış bağlantılar oluşturmanız, sizi analog teknoloji ile elde edemeyeceğiniz bazı çılgın sesler ile buluşturabilir.Bu circuit bending’in temelidir, (örneğin) bir ROM devresinin iki noktasının arasında rastgele bir bağlantı oluşturursunuz ve bu bend noktasını, lehimlenmiş bir açma kapama şalteri ile aktive edebilirsiniz. Veya biraz daha ileri gidip, size rastgele bir bağlantı noktası seçmenize imkan veren bir bağlantı paneli yaratabilirsiniz. Yalnız modifite farklıdır. Modifiye cihaza yeni fonksiyonlar eklemek ve mevcut fonksiyonları geliştirmek üzerinedir. İşte bu yüzden, bana göre modifiye daha çok analog teknoloji ile ilgilidir çünkü dijital teknoloji sabittir, değiştirmesi daha karmaşıktır, her ne kadar yapabileceğiniz küçük şeyler olsa da (mesela dijital bir yonganın pitch’ini kontrol etmek için kristal eklemek). Tipik olara modifiye bir klavye için ayrı çıkışlar eklemek, davul makinesine yeni kontrol anathar ve ayar düğmeleri eklemektir. Eğer internette “circuit bending” diye ararsanız, bir çok circuit bent oyuncak veya cçocuk klavyesi görürsünüz. Ve genel olarak circuit bendcilerin bu tarz cihazları kullanması estetik kaygılar taşımaz. Herhangi yazılı bir belirtme yapmaksızın, bu tarz klavyelerin üstüne direkt ya da rastgele açma kapama anahtarları veya ayar düğmeleri koyarlar ve bazen de çok agresif renklerde boyarlar. Bence bu orjinal circuit bending’in temelidir, çok underground ve güncel estetiğin dışında bir şey yaratmak. Ama açikcası, bu benim circuit bending anlayışım değil, ben bunun tam zıt tarafında duruyorum. Ben temiz bir kutuda kirli, garip sesler üretmeyi seviyorum. Bu da şu demek, circuit bending temiz bir şekilde yapılmalı, el yapımı gibi gözükmeli ama profesyonel bir mantıkla yapılmış düzgün bir el yapımı gibi. Örnegin, ben alüminyum, çelik ve pleksiglas’ı seviyorum. Circuit bending için çok uygun ve cool’lar. Ve nihai aşkım ise strip LED’ler onlari kullanmak için çok yaratıcı yollar var.